30 Kasım 2012 Cuma

Straponten ve Loch Ness Canavarı


Straponten ve Loch Ness Canavarı
(Strapontin et le monstre du Loch Ness)
1961 tarihli, dizinin 3. hikâyesi
Yazan: Goscinny
Çizen: Berck

İlk olarak Straponten dizisinden 5. hikâye olan Strapontin et le Gorille'i çevirip paylaşmıştım fakat fazla ilgi görmemesine üzücüydü. Demek klasik frankofona gerçekte pek ilgi yok diye düşünmeme sebep olmuştu.


Hâl böyle olsa da, iplikiplik'in dediği gibi 'az ve öz' bir severi olduğunu da gözden kaçırmayarak ve de kendimi bu zevkten mahrum etmeme düşüncesiyle bir adet daha çevirdim. Gerçekten çok eğlenceli Straponten çevirmek. Berck çizgilerinin lezzeti bir yana, Réne Goscinny metinlerinin mizahı onu tadına doyulmaz yapıyor. Benimki de tabi bu tada çocukluğumda kötü yerli yayınlar yüzünden yeterince varamamış olmanın getirdiği bir tutku aynı zamanda.


Tersine ilerliyorum, Straponten ve Goril, 5. hikâyeydi. Bu ise 3... Daha sonra 2.yi paylaşacağım, çevirisine başladım. 

Dizinin tamamı tahmin edebileceğiniz gibi Tintin Journal'de yayınlanmıştı ilk önce. Bu yüzden orijinal sıralamasını versem herhalde fena olmaz; Bütünü Berck tarafından çizilmiş olup, 9 hikâyenin senaryosu Goscinny'ye, 1965 ve sonrası 5 hikâyenin senaryosu ise Jacques Acar'a aittir.


1959/1960 Strapontin chauffeur de maître (Goscinny)
1960 Strapontin et le tigre vert (Goscinny) (blog arşivinde mevcut)
1961 Strapontin et le monstre du Loch Ness (Goscinny) (şu an itibariyle elinizde)
1961 Strapontin : Ruée vers l’ivoire (Goscinny)
1962 Strapontin et le gorille (Goscinny) (blog arşivinde mevcut)
1962/1963 Strapontin et les taxis de Patatah (Goscinny)
1963 Strapontin chez les gauchos (Goscinny)
1964 Strapontin chez les Esquimaux (Goscinny)
1964/1965 Révolte au bois dormant (Goscinny)
1965 Strapontin et le masque de jade (Acar)
1966 Strapontin et le B.C.Z.2 (Acar)
1966 Strapontin : un zeste de violence (Acar)
1967 Strapontin contre Mygalex (Acar)
1968 Strapontin et le rayon alimentaire (Acar)

Bunların beşi, Zıpzıp'larda yeralmıştı. Vasat çevirisine rağmen, renkli orijinalini tahmin ederim telifli olarak yayınlamışlardı. Şunlardı onlar;
  • Hızlı İskoçya'da (Strapontin et le monstre du Loch Ness)
  • Hızlı ile Bilgiç (Strapontin et le gorille)
  • Hızlı Hindistan'da (Strapontin et les taxis de Patatah)
  • Hızlı ile Goşolar (Strapontin chez les gauchos)
  • Hızlı Eskimolar Arasında (Strapontin chez les Esquimaux)
Ayrıca yine 60'larda basılan Sipru ve Redkit'lere dolgu olarak da aynı hikâyelerin farklı çevirileri kullanıldı. Aydınger kopya kepazeliğinde seviyesiz işler olduğu için sözünü etmeye gerek görmüyorum.

Loch Ness Canavarı'nı, Goril gibi hem daha iyi bir çeviri olsun, hem de kaliteli orijinal baskı taraması üzerinde okuma şansı bulalım diye yeniden çevirdim. Zıpzıp'taki çeviriye hiç göz atmadığım için, biraz da kendimi sınamak gibi oldu diyebilirim ve yine çok keyifli bir çalışmaydı. Sonradan yaptığım karşılaştırmadan küçük bir örnek vereyim size; aslı "habersiz mi geldim yoksa?" olan metin, "sizi çok göreceğim gelmişti amcacığım" diye nasıl çevirilir, bunun cevabını bulmak zor. Hele hikâye boyunca 'Loch Ness' lâfı edilmiyor, onun yerine 'göller bölgesi' deniyorsa, herhalde saygıdeğer çevirmen "bizim salak gençlerimiz 'Loch Ness'in ne olduğunu bilemez" diye düşünmüş olsa gerek. Bu ve benzeri mânâsız yorumlu, yanlış, abartılmış veya kısaltılmış bir çok örnekle karşılaşınca, çeviri daha da anlam kazandı. Bakın bakalım siz de sevecekmisiniz...

* Bir küçük not; aksilik olmaz da sonunu görebilirsem ileride paylaşacağım 'le tigre vert'in daha önce bizde hiç yayınlanmadığını sanıyorum. O hikâye ile ilintili ve yine bizde yayınlanmamış iki tanesi daha sırada demektir bu.

* Bir küçük ayrıntıyı da açalım, biliyorsunuz Johan et Pirlouit'lerde de yaptığım gibi kitaptaki şarkı/lar üzerinde durmak iyi oluyor. Bu kitabın da 5. sayfasındaki "It's a Long Way to Tipperary" (Tipperary'e daha çok var), 1. Dünya Savaşı sırasında Jack Judge'ın yazdığı, marş formunda bir müzikhol şarkısıdır. Savaş sırasında her iki taraf askerleri arasında çok popüler olmuştu. Dostlarımız adaya doğru yola çıkmış ilerlerken, bir İngiliz şarkısı söylemeleri hikâyede bir hoşluk. Başka bir ironik tarafı var mı bilmiyorum. 

Wolfgang Petersen'in büyük eseri Das Boot'da Almanların bu şarkıyı coşkuyla söyledikleri sahne iyi bilinir. Son olarak, onu bir hatırlayalım isterseniz;


25 Kasım 2012 Pazar

Eskizler - Shaun Tan

Öz farkındalık
Çilek
















'The Bird King and Other Sketches' kitabından. 

21 Kasım 2012 Çarşamba

Kırmızı Ağaç - Shaun Tan

Kırmızı Ağaç
(The Red Tree)
Shaun Tan
2001
ilk baskı 2003
Resimli kitap
Avustralyalı sanatçı Shaun Tan'ın küçük bir kızın 'sıkıntılı' bir günü ile ilgili dışavurum- larını resimlediği bu küçük kitabı Tan'ın gerçeküstü illüstrasyonlarına güzel örnek oluşturduğunu düşünerek çevirdim ve kaynak tarama çok kötü olduğu için farklı ortamlardan topladığım resimlerle orijinalini zorlamadan elden geldiğince yeniden düzenledim.

Tan'ın ödüllere boğulmuş 2006 tarihli 'The Arrival' adlı o muhteşem sözsüz grafik romanının zor bulunan ilk ciltli baskısı bugün 100$ dan pahalıyken, yenisini 12.5$ dan almak mümkün. Ben alacağım, sizlere de paraya kıyın derim. Taranmış haliyle yetinilemeyecek kadar önemli bu eseri ellerinizde tutmanın zevki başka olmalı. 

Tanıtımını yapmayı borç bildim;


*Güncel not: 'Kırmızı Ağaç'ın İthaki, 'The Arrival'ın ise Desen tarafından geç de olsa yayınlandığını görmek güzeldi.

20 Kasım 2012 Salı

Görülesi kareler V

Bir çizgiroman forumunda Dövüş Kulübü ile ilgili çamur atma amaçlı, faşizan denebilecek seviyede ayrımcı yaklaşımlar içeren yabancı kaynaklı bir yazı paylaşılmıştı. Yazıdaki tezlerden biri de, filmde uygulanan 25. kare tekniğine dayalı, yani sübliminal (bilinçaltı algılamaya yönelik) mesajlar içerdiği ile ilgili tezdi. İlgimi çeken bu konuyu üşenmeyip araştırmış ve sonuçta bir kaç kare tesbit etmiş ve bir anlamda tezi doğrulamıştım. Tabi kazın ayağı başkaydı tahmin edersiniz. Çünkü bulduğum karelerin görünür bir amacı yoktu. Öyleyse, zaten pek de güvenilir olmayan bu tekniğin bu filmde uygulanmasının ne anlamı vardı?

Uzun zaman sonra üyesi olduğum bir sinema-altyazı forumunda film üzerine iki üye tarafından dikkate değer uzun çalışmalar yayınlandı. Söz konusu yazıları keyifle okuduktan sonra, bir katkı olarak ben de yukarda anlattığım iddiayı ve bulgularımı konu başlığı altında paylaştım, belki bir yorum alırım diye. Fakat üç-dört anlamsız cevaptan başkası çıkmadı, o sayfalar dolusu analiz üreten arkadaşlar da fikir yürütme(!) çabasında bulunmadılar.


Nette tararsanız eğer, bu çamur atma kampanyasının etkilerini göreceksiniz. Daha önce görmediği bu görüntüleri, öğrendikten sonra görmeye (!) başladığını söyleyenler mi ararsınız, teknikle alakası olmayan bir takım sert görüntüleri bu kapsamda yorumlamaya çalışanları mı ararsınız, sürüsüne bereket! "filmin başındayım ve 2-3 kere ekranın sağında bir adam çıktı çok hızlı , bu filmin hatası mı yoksa sübliminal mesaj filan mı var ?" (bu gerçek), acaba bekâretimi kaybetmiş olabilirmiyim? gibisinden epey eğlenceli olanlara varana kadar :)

Yukarda gördüğünüz hastahane sahnesinde Brad Pitt bulunmamakta. Ama filmi kare kare izlerseniz, bu enstantaneyi yakalayabiliyorsunuz. Ve bence yönetmen bu tekniği uygulayarak, neredeyse anarşist bir sistemik saldırı niteliğindeki bu filme farklı bir boyut katıyor, karşıtının malzemesini kullanarak onun kıçına alaycı bir tekme atıyor, hepsi bu...

Siz ne dersiniz? (Biraz provokatif oldu ama...)

15 Kasım 2012 Perşembe

Manuel Montano - Prado (tam kitap)

Manuel Montano
El manantial de la noche
Gecenin Kaynağı
Miguelanxo Prado & Fernando Luna
- Tüm kitap -

Tamamladık sonunda! :)
Temmuzdan bu yana söylenecekleri de söyledik, fazla lâfa gerek yok.
5. ve 6. bölümler, tüm kitapla birlikte... İyi okumalar.


Yorumlarıyla destek olup, katkı sağlayan yoldaşlara teşekkürlerimle...
Kedileriniz bol olsun!

11 Kasım 2012 Pazar

Küçük Sipru


Uzun zamandır  haylaz veletle ilgilenmemiştim. Geçen gün biraz karıştırırken bir sayfa da çeviri çıktı bu arada. Ayrıca, üç adet çok hoş, Küçük Sipru'lu Spirou dergi kapağı da ekledim. Matematik öğretmeni Bayan Claudia Chiffre'ın dersinde. (Claudia Schiffer ile benzetim açık)  Eminim seveceksiniz.
Sene 1999. 


Böyle bir öğretmeniniz varsa!.. Yaşasın okul :)

8 Kasım 2012 Perşembe

Otobüs II - Paul Kirchner


Arkadaşım Filmografi'ye cevap yazarken söz edince, bu güzel bandı da niye çevirmiyorum ki diye düşündüm.
Dizinin son bandını oluşturuyordu. Çok iyi bir bitiriş.

* Komüterist: 'kitle taşımacılığında kullanılan araçlar sistemi' gibi bir anlamda kullanılmış. (Commuter: kitle taşımacılığı yapan şahıs ya da araç)
* 'THE BUSES, TO SMASH THE BOSSES!!' 4. karedeki otobüsler ve patronlar arasındaki ses benzerliği güme gitti tabi, siz öyleymiş gibi yapın artık. :)

1 Kasım 2012 Perşembe

Manuel Montano 4 - Miguelanxo Prado

Manuel Montano
El pintalabios de hebra de lino
"Keten İpliğin Dudak Boyası"
Miguelanxo Prado & Fernando Luna

[ MONTANO ] 
(Linkler tam kitap dosyası olarak değiştirilmiştir)

 Kısa Montano dosyası;

Yaradılış
"Manuel Montano iki kere doğdu. İlki, 23 Ekim 1981'de sabahın ikisinde, RNE Radio 3 radyo istasyonunda oldu. sıska ve kıllı bir bebekti. Vaftiz babası; Fernando Luna, sokak  müzisyeni ve şair.

Montano Radyo 3 gecelerinde bir süre kaldı, tâ ki, 1988'in baharında, Norma Editorial'in "Cairo" dergisinin özel kliniğinde ikinci kez vücut bulana kadar. Bu sefer vaftiz babası Galiçyalı Miguelanxo Prado idi, resmî olarak ressam."
(* İspanyol vikipedi'den aktardım)
- / -
"7 yıldır sadece kendi metinlerimle çizgiroman yapıyordum (başlangıçtaki Tino Fernández Maceiras ile olan küçük işbirliğimiz dışında). Ve merak ediyordum, acaba bu kişisel bir 'saflık' seçimi mi idi, yoksa acaba başkalarının hikâyelerini resimleyerek anlatma yetersizliğimi gizlemeye çalışmak mıydı? Ve böylece denemeye karar verdim.

Mimarlık öğrenciliği günlerimden beri, 80'li yıllardan efsanevi Radyo 3'ün (bizdeki gibi :) * ç.n.) Carlos Faraco ve Fernando Luna  tarafından yapılan, sınıflandırılamayan gece programı Tris, tras, tres'i dinlerdim. Bir takım küçük dokundurmalar ve kısa hikâyelerdi içeriği. Bunlardan biri, başrolünde Manuel Montano adlı tuhaf bir dedektifin olduğu, onun bir grup arkadaşı ve tanınmış yeraltı isimlerinin de yer aldığı programdı.

Karakterin ve onun dünyasının bir versiyonunu bu yıllar boyunca farkında olmadan kafamda oluşturmuş olmak gibi bir avantaja sahiptim. Bir gece saat 3'de, yine bir program bitiminde, Fernando Luna'yı aradım ve Montano ile arkadaşlarını çizgiroman karakterlerine dönüştürmeyi teklif ettim. Eğlenceli ve sürükleyici bir işbirliği oldu. Sonucu bu kitaptır ve bu uzun ve yakın dostluk."
(* Prado'dan aktardım)



Aşağıda Radyo 3 Manuel Montano skeçlerinden bir örnek var. Acele etmez dinlerseniz, Montano'nun sesini kırk yıldır biliyormuşcasına tanıyacaksınız. :) Damlayan musluk ise cabası;