5 Aralık 2013 Perşembe

Ron Cobb

 

4 yorum:

  1. Sahip olduğumuz tek şey ama elimizin altında bolca yedeği varmış gibi kullanıyoruz. Hoyratça ve ha bire bel altından vurarak... sabır taşı olsa şimdiye çoktan çatladıydı.






    evasa boşlukta belki de ikinci bir örneği yok.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hani uzaya falan gidiyoruz ya. Dünyayı tüketince başkasına gidecez ya... Çekirge sürüsü gibiyiz maaşallah. Bunu da kabullenmiş gibiyiz üstelik. Endişelenmemek elde değil.

      Sil
  2. Benden sonra tufan tavrı takınmayan, çevre duyarlılığı ve kaygısı taşıyan insanları çok önemsiyorum.

    Atık yağları kesinlikle lavaboya döktürmüyor, bir pet şişede biriktiriyorum. Bilgisayar masamın yanında büyükçe bir torba var, kağıt ve karton ambalajlar için. Doldukça balkondan kağıt toplayıcılara sarkıtıyorum. Piller dersen ona keza...

    Bir işe yarıyor mu dersen, şüpheliyim; çoğu zaman bunları yaparken kendimi yeldeğirmenlerine karşı savaş açmış Don Kişot gibi hissediyorum.

    Sanayileşmiş ülkeler tehlikeli atıklarını, bi' pundunu bulup üçüncü dünya ülkelerine gönderip kendi topraklarından uzak tutmaya çalışırken biz iki saat içinde tükenen gemiler dolusu Uzakdoğu üretimi adi pilleri ülkemize sokup, topraklarımı zehirliyor, üstüne bir de para ödüyoruz.

    İnsanoğlu sanki akıl tutulması içinde. Bizden geçti, Allah kalanlara akıl-fikir versin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu özeni göstermek o kadar da zor değil ama onları yapma gereğini duymak için insanın özsaygısının olması lâzım. Kendine bile saygısı olmayanın çevreye, başkalarına, kısaca gezegene saygılı olmasını beklemek lüzumsuz. İyi hatırlarım, Tarabya'da ünlü bir sahil lokantası gazetelere geçmişti, lokantanın çöpünü denize döküyordu. Kendi ekmek teknesine pislemek bu olsa gerek.

      Evet, donkişotluk gibi görünüyor, bazen ben de aynı hisse kapılıyorum ama olsun varsın. Donkişotların sayısı artıyor gibi bir taraftan da. Dediğiniz gibi bu 'akıl tutulması' hâli zamanla aşılacaktır diye ummak istiyorum... Umarım çok geç olmadan.

      Sil